genel · internet

Podcast’ler sizi de seviyorum!

Not: Daha önce RSS üzerine yazdığım yazıyı bir Google Reader yazısı olarak konumlarsak benzer şekilde bunu da bir iTunes yazısı olarak konumlamakta fayda var sanıyorum. Yine, daha önce hiç kullanmamış olanlar için!

Tıpkı Google Reader gibi iTunes da çok beğenerek kullandığım bir program. İsmi ağırlıkla Apple ürünleri  iPod, iPhone ve (pek yakın zamanda Türkiye’de de) iPad ile anılıyor olsa da iTunes esasında bunlara sahip olmadan da kullanabileceğiniz bir program. Bu programı da internetten ücretsiz olarak indirip hemen kullanmaya başlayabiliyorsunuz. Neler yapabileceğiniz ile ilgili şu wiki sayfası (İngilizce) faydalı olabilir.

Windows media player’a karşı diğer üstün özellikleri yanında ben çok beğendiğim podcast aboneliği (iTunes store) özelliği ile ilgili yazmak istiyorum.

Apple’ın podcast dizininde ilgi alanınızda bulunabilecek çok farklı yayına ücretsiz abone olup bilgisayarınıza indirmeniz mümkün.

İndirdikten sonra ister bilgisayarınızda, isterseniz de herhangi bir mp3/video okuyucu cihazda mobil olarak dinlemeniz/izlemeniz mümkün.  Özellikle spor yaparken, otobüs/uçak/metro ile seyahat halindeyken ya da arabada çok faydalı olabiliyor, tavsiye ederim.

iTunes store podcast dizininde çoğunlukla İngilizce yayınlar olmakla birlikte Türkçe podcast’ler de yok değil. Bunların sayısının da günden güne arttığını söyleyebiliriz.

iTunes store’da eğitim konusunda da çok fazla podcast seçeneği var. Özellikle yeni bir dil öğrenmek için podcast’ lerin epeyce işe yaradığını söyleyebilirim. İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Çince… hangi dili öğrenmek isterseniz yayın var (ancak bunlar genellikle İngilizce temelli). Ben bir dönem başlangıç seviyesinde Fransızca öğrenmek için bir podcast ile bayağı bir kulak dolgunluğu yapmıştım. Şu günlerde buna yeniden başlamaya karar verdim, gerçekten işe yarıyor 🙂

İşte ispatı!

Je m’appelle Koray. Comment allez-vous? Bien? 🙂

genel · kariyer

Özgeçmiş eleme: 10-15 saniyelik bir iş!

İnsan kaynakları fonksiyonunda bazı konular özel ilgi alanımda bulunuyor. Etkili özgeçmiş hazırlanması bunlardan birisi.

Özgeçmiş,  inceleyen yönetici tarafından daha detaylı incelenmesi ya da elenmesi yalnızca 10-15 saniye kadar süren bir başvuru aracı.  Böyle olunca da özgeçmiş hazırlama, üzerinde çok dikkatle çalışılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Görüşmeye çağrılabilecek “olası” adaylar arasında bir adayın özgeçmişinin etkili olup olmadığının başarı kriteri de bu durumda çok net: Mülakata davet aldırması ya da elenmesi.

RecruitmenTurkey yahoo mail grubunda bu konu ile ilgili, Bilin Yazılım ve Bilişim Danışmanlığı İnsan Kaynakları ve Kurumsal İletişim Koordinatörü Funda İnkaya Horoz Hanım’ın aşağıdaki yazısını, kendisinden de izin alarak, paylaşmak istedim. Yazı, insan kaynakları profesyonellerinin özgeçmişi nasıl değerlendirdiği ile ilgili çok değerli ipuçları barındırıyor. Benim özellikle beğendiğim bölümleri kalın harfler ile yazdım. Funda Hanım’a izni için bir kez daha teşekkür ediyorum, yazısı olduğu gibi aşağıda. Özellikle CV yazma teknikleri konusunda kendini geliştirmek isteyen adaylara faydalı olabileceğine inanıyorum.

Bir IK’cının çığlıkları !!!

Özgeçmişleri elemek ve firmasının kültürüne, pozisyonun gereklerine uygun bir aday bulmak biz IK’cılar için zor ve sorumluluk isteyen bir iştir.

Bu nedenle, her gelen özgeçmişi titizlikle inceleyip elemek, en büyük sorumluluklarımızdan biridir. Genelde iş arayanlar arasında, IK’cıların bu konulara özen göstermedikleri yönünde bir inanç vardır. Peki ama hiç, kendi özgeçmişlerine, IK’cılar tarafından bakmışlar mıdır?

Ben, siz iş arayan arkadaşlarımıza, işin mutfağında çalışan biri olarak; bir özgeçmişi nasıl eliyoruz, hangi kriterler bizim elememize neden oluyor, bunları anlatmak istiyorum. Tabii bir çok internet sitesinde yazılan klasik bilgilerin dışına çıkarak…

Her şeyden önce, bir IK’cının önüne özgeçmiş geldiğinde ilk dikkat ettiği şey; eğer varsa adayın fotoğrafıdır. Bir fotoğraf varsa, bu mutlaka sizin profesyonel biri olduğunuzu gösterecek bir fotoğraf olmalıdır. Kendi odasında sandalyesinde otururken, arkaya doğru esnemiş, kollarını da başının arkasına koyan bir kız veya arkasında dağların ovaların olduğu bir erkek fotoğrafı, ne kadar profesyoneldir sizce?

Ya da özellikle bilişim firmalarının teknik pozisyonlarına başvuran adayların; amatör fotoğraf makinaları ile kendi fotoğraflarını çekip, küçültürken de, sinemaskop bir görüntü ile, ince uzun ya da kısa geniş veya yamultulmuş bir fotoğraf, adayın teknikalitesini sorgulamamıza neden olacağı, hiç mi aklınıza gelmez? Fotoğrafı küçültmeyi bile bilmediğini düşünerek, başvurduğunuz pozisyon, ofis boy, şoför vs. gibi pozisyonlar değilse eğer, inanın tüm IK’cıların dikkatini çekecektir. Eğer beyler; traş olmuş, kravatlı veya hanımlar; saçı başı düzgün taranmış, sade bir makyaj yapmış halk arasında vesikalık diye tabir edilen formatta bir fotoğrafa sahip değilse, özgeçmişe çok güzel çıktıklarını düşündükleri bir fotoğrafı koymasınlar, inanın daha iyi. Bana kalırsa, hemen derlenip toparlanıp düzgün bir resim çektirin nasıl olsa işe alındığınızda lazım olacak. Unutmayın, artık üniversitede değilsiniz…Siz özgeçmişinizde kendinize saygı duyduğunuzu bize hissettirirseniz, biz de size saygı duyarız.

Ön yazıya gelince; eğer ön yazı yazamıyorsanız hiç yazmayın. Kendinizi illa bir ön yazı yazmak için zorlamayın. Hele kendinizi öven, işinize ne kadar bağlı olacağınızı anlatan şiirsel dörtlükler hiç yazmayın. Ön yazınızda; neden o şirketin o pozisyonuna başvurduğunuzu söyleyebilecek mantıklı  bir kaç kelime söyleyemiyorsanız hiç yazmamanız daha hayırlı olacaktır, emin olun. Hele hele o ön yazılara, tekrar tekrar yazılan hayat hikayeniz, özgeçmişinizde yazılan tüm detaylara ön yazıda da tekrar yer vermeniz, binlerce özgeçmiş arasında en uygun pozisyonu bulmaya çalışan işin mutfağındakileri, inanın hiç ilgilendirmeyecek ve o ön yazıyı okumayacaklardır.

“Çok iyi bir takım arkadaşıyımdır”, “Firmanıza değer katarım” gibi klişe ve reklam içeren cümlelerden kaçının. Bunlar  bizi etkileyen cümleler değildir. Emin olun, sizin gibi herkes aynı cümleleri sarf ediyor. Bunun yerine, bu tür yetkinliğinizi; başvurduğunuz pozisyon ile ilişkilendirerek, firmaya bu özelliğiniz sayesinde nasıl bir katkıda bulunacağınızı yazabilirsiniz. Böylece, özgeçmişinizde, nasıl biri olduğunuzu kanıtlamış olur ve mülakatta da bunu detaylandırma fırsatınız olur.

Tecrübelerinizi yazarken kullandığınız dil “…yapıyorum, ediyorum” şeklinde olmamalı. “…raporlarının hazırlanması” veya “…..raporlarını hazırlamak” gibi geniş zaman veya fiil cümleleri kullanabilirsiniz. Uzun uzun cümleler kurmamalısınız. Mülakatlar zaten bu çalışmalarınızı detaylandırmak için vardır. Çalıştığınız şirketlerde neler yaptığınızı nokta vuruşu ile belirtmeniz,  başvurduğunuz pozisyon için önemli olacak işleri yazmanız, özgeçmiş inceleyenler için çok daha etkili olacaktır. Ne her gününüzü anlatacak kadar uzun ne de, “tüm ofis işleri ile ilgilenmek…” gibi kısa. Unutmayın, her firmanın “ofis işleri” olarak tanımladıkları görevler farklı olabilir. Veya yazılımcı olarak başvurduğunuz bir pozisyon için görev tanımı kısmına lütfen “mühendislik” yazmayın. Hepimiz bir bilgisayar mühendisinin mühendislik yaptığını bilebilecek düzeydeyiz.

Biz IK’cılar, hepinizin sinema, müzik, kitap okumak, tiyatroya gitmek gibi hobilerinizin olduğunun, bu nedenle de, yayın evlerinin gece gündüz çalışıp, kitap baskısı yetiştiremediklerinin, tiyatroların, sinemaların dolup dolup taştığının, her evin altında bir tiyatro salonu açıldığının farkındayız. Bu nedenle hobilerinizi yazarken gerçekten bir kulübe üye iseniz -mesela kitap kulüpleri, spor kulüpleri gibi-,  hobiniz ile ilgili -dalış, yüzücü, paraşüt vs gibi- bir sertifikanız varsa veya bir takım sosyal yardımlaşma faaliyetleri yapıyor ve bu tür kurumlara ve derneklere üye iseniz, bunları yazın.

Türkçe imla kurallarına lütfen dikkat edin, hiç yapamıyorsanız, internette imla kuralları ile ilgili bir çok web sitesi bulacaksınız ve bunlardan biri mutlaka size yardımcı olacaktır. Ama lütfen kendi isminin baş harflerini küçük yazan bir adayın ne kadar teknik pozisyonlara başvurmuş olsa bile, IK’cıların dikkatinden kaçacağını da düşünmeyin. Çalıştığınız şirketlerin adlarını tam ve baş harflerini büyük yazmalısınız, tüm özgeçmişte tek bir zaman kullanmalısınız, her cümlede değişik yapılar, zamanlar kullanmamalısınız. Cümle büyük harfle başlar, nokta ile biter. Noktadan sonra boşluk bırakılır, yeni cümle başlar. Virgülden sonra boşluk bırakılır, cümle devam eder. “gelcem, gitcem, gidiyom” denmez, “geleceğim, gideceğim, gidiyorum” denir. “Bu şEKiLde” yazmak sadece okuyanı yorar. “Yanlız” değil “Yalnız” denir. “Yalnış” değil, “Yanlış” denir. “ğ” harfi “g” şeklinde yazılamaz. “Bende, sende” denmez. “Ben de, sen de” denir. “Dahi” anlamındaki “de”  ayrı yazılır. “burak, figen, can” denmez. “Burak, Figen, Can” denir. Özel isimlerin, illerin, ülkelerin ilk harfleri büyük yazılır. “ki” eki, bağlaç olarak kullanılıyorsa ayrı, iyelik eki olarak kullanılıyorsa birleşik yazılır. “v” yerine “w” yazılmaz…Yani Türkçe, Türkçe yazılır, MSN Türkçesi yazılmaz, bu özgeçmişlerde hiç olmaz.

Demek istediğinizi açıkca belirtin, dolaylı süslü cümleler kurmaya kalkmayın. Sade ve net bir dille yazın. Beyaz sayfa ve süslü olmayan bir özgeçmiş tasarlayın. Yazdığınız başlıklar belirleyici olsun. Paragraf, satır başları, noktalama işaretleri, IK’cının özgeçmişinizi incelerken ilgisinin dağılmaması, sizin özgeçmişinize, henüz sizi görmeden değer vermesi açısından önemlidir.

İlanda; ilgili pozisyona başvuracak adayların askerliğini yapmış olması isteniyorsa, 4-5 ay sonra askere gidecek adayların bu ilana başvurması direkt olarak elenmesine neden olacaktır. Biliyorum askere gidene kadar belki çalışmak zorundasınızdır. Ama hiç bir firma sizi 3-5 ay için işe almaz. En iyisi eğlenin, dinlenin, gezin, kendi gelişiminizi sağlayacak kurslara gidin, nasıl olsa askerden geldikten sonra çalışacaksınız.

Başvurduğunuz ilanı doğru okuyun ve ne istendiğini anlamaya çalışın, “yazılım projeleri yöneticisi” arayan bir firmaya; “çok iyi mimarlık projesi yürütürüm” diyerek başvurmayın. Bu ilanı okumak için bile dikkatinizi veremediğinizi gösterir.

İlgisiz bir ilana başvurursanız, o özgeçmişi okumayız, ne yazdığınızı anlamıyorsak o özgeçmişi okumayız, kendinize özen göstermemişseniz biz de özen göstermeyiz. Ne kadar çok başvurursanız, o kadar çok şansınız olmaz. Ne kadar doğru ilana başvurursanız, o kadar çok şansınız olur. İlgili ilgisiz her ilana başvurmak, sadece sizin moralinizin her geçen gün daha da bozulmasına neden olur. “her yere başvurdum hiç görüşmeye bile çağırmadılar, hepsi  tanıdıklarını alıyorlar işe” diyorsanız; başvurduğunuz pozisyonları ve özgeçmişinizin bunu ne kadar karşıladığını bir kere daha gözden geçirmenin vakti gelmiş de geçiyor demektir. Emin olun, yüksek mercilerin o kadar fazla tanıdıkları yok. Ya da en azından, çalışan bunca insanın hepsinin bir yerlerde tanıdığı olduğunu söylemek, her türlü matematik kuralına aykırıdır.

Unutmayın!!! Siz hayatınızın kitabını yazıyorsunuz, okunup okunmamasını sağlamak sizin elinizde. “IK’cılar gerçekten özgeçmişleri okuyorlar mı”, diye her gün internet sitelerinde, bloglarda şikayet etmek yerine, ben ne yapabilirim diye düşünün, özgeçmişlerinizin okunmasını sağlayın.  Kendinize ve işinize saygı duyduğunuzu, önce kağıt üzerinde gösterebilmeniz gerekir.

E. Funda İnkaya Horoz

Bilin Yazılım İnsan Kaynakları

genel · sosyal sorumluluk

Earth Hour: Dünya için oylama zamanı. Global ısınmayı önemsiyor musun?

27 mart cumartesi günü saat 20:30 – 21:30 saatleri arasında 1 saat boyunca tüm dünyada önemli bir etkinlik gerçekleşecek. Gelin hep birlikte global ısınma problemi için oylamaya katılalım.

Dünya saati nedir, Türkiye’de nasıl kutlanacak? detaylar WWF Türkiye sayfasında. Ben de varım diyorsanız isminizi bireysel olarak ya da  kurumsal olarak  ekleyebilirsiniz.

Etkinlik videosu aşağıda:

Earth Hour ( Dünya Saati) from WWF TÜRKİYE on Vimeo.

Dünyaya, dünya liderlerine mesaj vermek için harekete geçme zamanı. Sen global ısınmayı önemsiyor musun?

genel

Ölüm mü zor olan yoksa geride kalanların çektiği acılar mı?

Sevdiğim insanların kaybı 20’li yaşlarda iken hiç düşünmediğim, bir gün düşünebileceğime bile ihtimal vermediğim bir konuydu. 30’ları yaşadığım şu günlerde ise itiraf etmeliyim, ölüm kendisinden değil belki ama geride kalanlara acı verebileceği için korktuğum bir konu olmaya başladı.

Bu sabah sevgili eşimin benimle paylaştığı yazıyı göz yaşlarıyla okudum. Radikal gazetesi yazarı Kaan Sezyum aniden vefat eden eşinin arkasından duygularını yazmış.

Aslında şimdi yazacaklarımı o yazının altına yorum olarak yazmayı düşündüm ama siteye üye olmak vs. gözümde büyüdü. Fakat bunları da mutlaka söylemeliydim: Esasında çok dindar birisi değilim ancak inançlı biri olduğumu söyleyebilirim. Her zaman Allah’a “Allah’ım bize birbirimizin acısını gösterme” diye dua ediyorum. Çünkü bence zor olan ölüm değil, geride kalan sevenlerin yaşadığı acılar. Kaan Bey’i hiç tanımasam bile kendisine sabır, sevgili eşine de rahmet diliyorum.

Hayat böyle akıp giderken belki en çok ihmal ettiklerimiz sevdiklerimiz oluyor. Onların değerini de ancak kaybettiğimizde anlıyoruz. Çok geç olmadan siz de sevdiklerinize onları sevdiğinizi söyleyin ve “iyi ki varsın” deyin.

Ben yaptım.