is hayati · kariyer

Özgürlük? Evet!

it is not how good you are it is how good you want to be

Her şeyden önce, browserda gördüğünüz bu adres, yeni adresim:

koraybek nokta blog

 

Artık bulunması, akılda kalması, araması daha kolay bir blog olacak umarım.

Bu sıcak bilgi sonrası, şimdi bu yazımızdaki konuya geçebiliriz.

İş değişikliği yaptığımda bunu bu blogdan haber vermek bir gelenek olmuştu. Bu seferki biraz gecikti ama buradan bildirme geleneğini devam ettireyim. Nasıl olduğunu birazdan anlatacağım ama önce son iş defterini nasıl kapattık onu kısaca anlatalım ve bu defteri gerçekten kapatalım.

Haziran 2016 sonu itibariyle işimden ayrıldım. Darbecilerle falan ilgisi yok, en azından benim bildiğim.

Hemen aklınıza öyle kötü şeyler gelmesin 🙂

En başarılı, en zeki, en “ne yaptığının farkında” yönetici böyle olmasını sağladı. Ya da yetersiz, korkak, yüzüne gülüp arkandan iş çeviren sevimsiz, güvenilmez yönetici diyelim.

Sen ne taraftan bakıyorsan.

Benim işimi ancak böyle yetkin, kendine güvenen,  iletişim ve liderlik becerileri güçlü, konusunda uzman birisi bitirebilirdi. Çok şükür!

Şirketin patronunun hemen bir ay sonra bu kişiyi de görevinden alıp eski sıradan rolüne verdiğini duydum. Bunu niye yaptı bilmiyorum ama, son görüşmede ona söylediğim, “sevgili patron, yine sen daha iyi bilirsin ama; eğer senin yönetici buysa, sanırsam senin başın dertte” sözüm belki de etkili oldu!

Neyse,  son işim işte böyle bitti.

İyi ki de bitti.

Esasında bu “melek” yöneticiye artık minnet duyguları duyuyorum. Hayatımın bu noktasında farkında olmadan yaptığı şey için sevgiyle teşekkür ediyorum. Onu kalpten affediyorum, hayatında ulaşmak istediği tüm güzellikleri yaşamasını diliyorum.

Bu konuda benim “haritamda” ortaya çıkanlar böyle.

Darbe girişimi olmasa daha erken başlayabileceğim NLP Practitioner kursunda ilk öğrendiğim şey, NLP’nin temel ilkesi,

“Harita, arazinin kendisi değildir” der.

Benim haritam doğru mu peki?

Üstte söyledim ya, doğru ya da yanlış, senin nereden baktığına bağlı ama NLP bununla ilgilenmiyor ki!

Enteresan bir hal almaya başladı, doğru, devam.

Tam hakikat diye bir şey belki var, belki yok fakat, milyarlarca farklı deneyim bir o kadar farklı haritanın oluşmasını sağlarken, inanılmaz boyutta bir  “hard disk’e” yani o meşhur bilinçaltımıza  her şeyi depoladığımız ve bunların esasında tüm hayatımızı kontrol ettiği düşüncesi ne kadar değişik öyle değil mi?

Tüm soru ya da sorunlarımızın çözümü için en değerli hazine ve bilgeliğin burada olduğu ama bunun farkında olmadığımız?  Öyle ya sorunun nerede olduğunu bilsek, çözeceğiz ve sonsuza kadar kurtulacağız ama çözümü sürekli yanlış yerde ararken bu ne kadar mümkün?

Peki bir bilgisayar programını kodlarcasına, olumsuz deneyimi değiştirip olumlu bir hale dönüştürme aracı olarak NLP teknikleri gerçekten işe yarıyorsa?

İşte bilinçaltındaki bu hazineyi daha çok anlamaya yönelik bir süredir artan merak, bu tekniği öğrenme konusundaki istek, kendi amatörce deneyimlerim ile hayatımda yaşadığım olumlu değişiklikler sonrası NLP kursuna başladım.

Aralık 2016  sonunda ilk modül, NLP Practitioner bitecek.

Sonrasında ikinci modülü (Master Practitioner) de almayı hedefliyorum.

Bunun sonucunda bir NLP uzmanı, belki de çok iddialı bir sıfat ama, bir yaşam koçu unvanı ile ticari bir modelde bunu bir işe dönüştürmek hedefim de var(dı). 1 yıldan biraz uzun süredir yaşadığımız, çok sevdiğimiz yeni şehrimiz Antalya’da.

Bu projeyi hayata geçirdiğimde bir önceki  yazımda bahsettiğim, kendi içe dönük konuşmamdaki o bölüm elbette ki kalpten gelen bir istek.

Türkiye’de ve dünyanın her yerinde, yardıma ihtiyacı olan, hayatını olumlu yönde değiştirmek isteyen, hedefleri, hayalleri olan olumlu, pozitif insanları hayatıma çekmek ve onların hayatlarını olumlu yönde değiştirip, hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak.

Evet o güç bende var!

Sende de var sevgili dostum, kesinlikle. Belki sende daha bile çok. İnan buna.

Proje 1  bu. Ve evet, eğitimim sonrası size de yardımcı olabilirim.

Başka neler var? Gelin bakalım.

Hayatımın son 5 yıllık döneminde network marketing konusuna gönül verdim. Bu yolculukta kazandığım bilgi, beceri, deneyim, finansal zeka, gelişen liderlik, gelişen girişimci zihniyet, “patron gibi düşünme” becerisi benim daha zengin olmamı sağladı ve %90 – 95 “sıradan” insan kalabalığının içinde daha üstlerde yer almama yardım etti.

Şimdiye kadar part time ya da free time olarak devam eden bu networker aktivitesi; çok güçlü, hızlı gelir potansiyeli olan uluslararası yeni bir projede devam edecek. Proje 2 bu. Yine size yardımcı olabilirim.

Kripto para, bildiğiniz günümüz paralarının (Dolar, Euro, TL…) evrimleşecek yeni hali, geleceğin ödeme yöntemi, global ticaretin değiş tokuş aracı, günümüz finans dünyasını bambaşka bir forma sokacak bir girişim projesi. Yerimi aldım. Küçük bir yatırım olarak başlayan bu süreci yaşayıp göreceğiz. Proje 3 bu.

Proje 4, şu an Türkiye’de olmayan yeni bir ürün. Ön görüşmeleri tamam, test süreci devam ediyor. Test başarılı olursa, Türkiye bayisi olarak internetten satış. Şimdilik bilgi bu kadar.  (güncelleme 16/05/2017 test başarısız oldu)

Proje 5, belki keyifli bir hayal şimdilik, ama büyük bir proje satışına aracılık etmek. Adım adım çalışmalar devam ediyor. Herkes bunun olanaksız olduğunu söylese de, ben bir networkerim sevgili dostum, bana yardımcı olabilecek kişi en fazla 4 bağlantı uzaklıkta (bildiğimiz) bu dünyada. Sen bunu biliyor musun?

Ve güzel olan şey, senin de bu alanda bir ilgin varsa, yine sana yardımcı olabileceğim, çünkü paylaşmayı seviyorum 🙂

Proje 6-7-8….çok var bende, ve artık zamanı geldi!

Şimdi anladınız mı neden o melek yöneticiye minnet duyduğumu?

Of hayır, hala anlamadıysanız, her ne yapıyorsanız ona devam edin siz. Sizin için en iyisi bu. Ama 10-20-30 yıl sonra sakın sızlanmayın!

Çünkü konu ne kadar iyi olduğun değil bebeğim, ne kadar iyi olmak istediğin 🙂

 

Advertisement
is hayati · kariyer

İletişim üzerine

dur dinleÖnceki hafta kendi takım arkadaşlarım ile paylaştığım aşağıdaki listeyi blogumda da paylaşmak istedim.

İş hayatında teknik beceriler elbette çok önemli, herhangi bir alanda uzman olmak, donanımlı olmak, işin gerektirdiği yetkinliklere sahip olmak, daha önce eğitimini almış olmak, yıllar içinde deneyim kazanmak… gibi.

Öte yandan,  ben bu konuda ısrar ediyorum, bunlar ancak iş başarınızın %20’sini oluşturuyor. Diğer %80’i kesinlikle karşılıklı diyalog, işbirliği, ortak hedefe koştuğun takım arkadaşların ile iyi iş ilişkisi kurabilme becerisine sahip olman, daha özetle iletişiminin kuvvetli olması.

Geçmiş iş tecrübeme bakarak çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, iletişimi kuvvetli olmayan, iş ilişkilerini düzgün yönetemeyen birinin, bulunduğu pozisyon ne olursa olsun, daha büyük organizasyonları yönetebilmesinin bence imkanı yok. Olursa da bana göre bu kişiler “tehlikeli” ve “yetersiz” yönetici tipi oluyorlar.

Ben doğru iletişim, etkili iletişim konusunda hala öğrenciyim, aşağıdaki liste benim etkili iletişim konusunda “top 10” listem. Sizler de dilerseniz, buradaki bilgilerden yararlanabilirsiniz.

  1. İletişim her şeydir! Konuşun, tartışın ama asla kendinizi bir şeylere / birilerine kapatmayın!
  2. Samimi ol, içten ol, başkalarının hassasiyet gösterdiği alanlara karşı saygılı ol.
  3. Hep konuşan sensen, karşındakinin ne sıkıntısı olduğunu asla anlamazsın. Anlamazsan, yönetemezsin. Fısıltılara kulak verirsen, çığlıkları duymak zorunda kalmazsın! Dur ve dinle!
  4. Açık ol, direkt söyle, ima etme, yan yollara girme! Beden diline, mimiklerine, ses tonuna dikkat et. Hoşlanmadığın konuyu açıklıkla söyle, karşındakinin bunu kendiliğinden bulmasını bekleme (sen söylemezsen ömür boyu bulamayabilir)
  5. Doğru tavır ikinci en önemli şeydir. Suçlayıcı, iğneleyici, rahatsız edici bir tavır sergilemek yerine, önce kendini bir sorgula.
  6. Ego (ben oldum, ben büyüğüm, ben eskiyim, ben harikayım, ben müthiş okul mezunuyum, ben ben ben ben ve ben, sonra yine ben…….) tehlikeli bir şeydir! Kurtulun ondan, önce kendinizi sonra karşınızdakini “bağışlamakla” başlayın. İlk adımı atan olun.
  7. Gülümse, nasılsın de, günaydın de, tokalaş, iltifat et (sevdiğin özel insanlara onları sevdiğini söyle, max 1 saniye 29 salise alıyormuş, 2 kelime). Ekibindeki insanlara iyi davran, kendilerini iyi hissetmelerini sağla. Ancak kendini iyi ve rahat hisseden birisi “iyi performans” gösterebilir.
  8. Asla tenkit etme, başkalarının yanında eleştirme, dedikodu zehiri mevzusuna girmiyorum bile!
  9. Şikayet etme. Alman ordusu kuralını hatırla (Alman askeri bir şikayette bulunacaksa bunu yaşadığı olaydan en az 2 gün sonra yapmak zorundaymış. Önce sorgula, kendini dinle, düşün sonra şikayet et)
  10. Hatalı isen özür dile, bu senin zayıf olduğunu değil, karşındaki kişinin “senin egondan” daha değerli olduğunu gösterir. Sana yardımcı olabilecek kişilerden yardım istemekten çekinme.

Listeyi uzatmak mümkün, her türlü katkınızı duymaktan keyif alırım.

is hayati · kariyer

Yeni mezunlara tavsiyeler: 11 yıl öncesinden cevap mektupları

Üniversiteden 1999 yılında mezun oldum. Mezun olduktan sonra, her yeni mezun gibi, sağa – sola, mesleğimle ya da eğitimimle ilgili/ilgisiz, belki de amaçsızca onlarca başvuru yapmışım. Şirketlerden gelen cevap mektuplarını da bir düşünce ile saklamışım. Eski bazı başka belgelerime ulaşmaya çalışırken arşivde tesadüfen karşıma çıktı. Aralarında ilginç bulduklarımı paylaşmak istiyorum.

Şirkete başvuru yapılmış ancak şirkette uygun boş pozisyon ya da kadro yok: Amaçsız başvuru, zaman kaybı.

Başvurunuzu data bankamıza alıyoruz, uygun bir pozisyon oluşması durumunda sizinle irtibata geçeceğiz: %90 yalan! (Oranda yanılıyorsun diyen beri gelsin!)

Başka bir adayı tercih ettik: Benim kişisel olarak en sevdiğim, firmaya olan saygımı daha da artıran, en net red cevabı.

Tam profesyonel red cevapları: Orta ve üst düzey yönetici “head hunting” firmaları bu konuda 11 yıl önce de bugünkü gibi oldukça uzmanlarmış.

En amatör bulduğum red cevapları: Mektupların yazım diline dikkat! Sayın ilgili,  bir sonraki dönem,  denk düşmeyen pozisyon!..

Şimdi iş başvurusu yapacak yeni mezun arkadaşlarıma naçizane tavsiyelerim:

1. Etkili bir özgeçmiş hazırlayın. Şu yazıya bir göz atmanızı öneririm.

2. Eğitiminize ve niteliklerinize uygun, çalışmaktan mutlu olacağınız alandaki işlere başvurun. İş ilanında spesifik olarak mezuniyet alanı belirtilmiş ve siz o alandan mezun değilseniz boşuna başvurup zaman kaybetmeyin, sinirlerinizi bozmayın!

3. Şirketin aday havuzu için açık genel başvuru ilanı yoksa boşuna başvurmayın. CV’niz okunmayacaktır bile. (Bu benim geçmiş deneyimime bakarak kendi kişisel yorumum, bu konuda bir iddiası olan İK profesyoneli varsa lütfen katkı yapsın)

4. Red cevabı almak moralinizi bozmasın. Onlarca, belki yüzlerce red cevabı alabilirsiniz. Bu sizin motivasyonunuzu bozmamalı.

5. İnancınızı asla yitirmeyin, mücadeleden asla vazgeçmeyin.

Almış olduğum bu kadar red cevabına rağmen yıllar sonra bu yazıyı yazabiliyorsam bir bildiğim olmalı değil mi 🙂

is hayati · kariyer

Etkin geribildirim – Akıllı hedefler

Mart – Nisan ayları -genellikle- şirketlerde performans değerlendirme süreci çerçevesinde, yöneticilerin çalışanları ile bir araya gelip hedefleri ve gerçekleşmeleri gözden geçirdikleri bir dönem olarak geçiyor.

PDR, PYS, performans görüşmesi, performans gözden geçirme, geribildirim (feedback) gibi tanımlamalar bu dönemde çokça konuşuluyor.

Bir önceki yazıda SWOT ‘tan bahsetmiştim, bu yazıda ise işte bu PDR dönemlerinde en çok konuşulan konulardan olan “SMART” hedeflerden ve etkin geribildirim konusundan biraz bahsedelim istiyorum.

İngilizce bu kelimenin Türkçe karşılığı “zeki”, “akıllı” anlamına geliyor. Aşağıdaki kelimelerin baş harflerinden oluşuyor ve konulan iş hedeflerinin nasıl olması gerektiğini anlatıyor:

Specific (-işe- özel)

Measurable (ölçülebilir)

Achievable (ulaşılabilir)

Related (-iş ile- ilgili) ya da realistik

Time dependant (zaman yönüyle belirli)

Yöneticinin ve çalışanın, iş hedeflerini belirlerken bu şekilde “akıllıca” hedefler koyup, bunlar üzerinde mutabık kalmaları ve bunu yazılı bir dokümana çeviriyor olmaları bekleniyor.

Bu şekilde oluşturulmuş hedeflerin de belirli dönem içerisinde (bu genelde yıl oluyor) en az bir kez, ideal durumda ise mümkün olduğu kadar daha sık ( 2-3-4 kez gibi) beraberce gözden geçirilmesi gerekiyor.

Bu gözden geçirmelerde hedeflerin gerçekleşmesi ile ilgili durum değerlendirilirken yöneticinin çalışanına ya da çalışanın yöneticiye geri bildirimlerde bulunması ortak hedeflere ulaşma yolunda destek sağlıyor. Ancak burada genelde herkesçe yapılan bir yanlışlık var,  o da geri bildirimin yalnızca bu toplantılara saklanması.

Oysa ki geri bildirim her zaman yapılmalı; hem iyi, kuvvetli olunan alanlarda elde edilmiş başarıları övmek, bu sayede çalışanın motivasyonunu artırmak için, hem de yanlış yapılan ya da zayıf olunan alanlarda çalışanın gelişimini sağlamak için.

Zamanında yapılan, net, objektif datalara dayandırılan, subjektif ya da kişisel düşünceden uzak geribildirim “Etkin” oluyor ve hem kişisel hem de organizasyonel gelişime destek sağlıyor.

Ben 10+ yıllık iş hayatımda etkin geri bildirimde bulunarak çalışanımın kötü seyreden performansını olumluya çevirmeyi, kişinin motivasyonunu ve işe bağlılığını artırmayı başardığım gibi; bunu yapmadığım, geri bildirimi zamanında yapmayıp iş kopma noktasına geldiğinde paylaştığım için üzülerek kaybettiğim arkadaşlarım da oldu.

Beklenti“leri net bir şekilde ortaya koymak için “SMART” hedefler belirlemeli ve bunların gerçekleşmesi yolunda etkin geri bildirimde bulunmalısınız.

Yönetici kendisine şu basit 3 soruyu sormalı:

  1. Smart hedefler üzerinde anlaştık mı? Bunları yazılı olarak dokümante ettim mi?
  2. Bu hedefleri zaman zaman gözden geçirip, koşullara göre revize ettik mi?
  3. Etkin geri bildirimde bulundum mu?

Unutulmamalıdır ki bir işyerinden kendi tarafında oluşan bir memnuniyetsizlik ya da işveren tarafından görülen bir performans düşüklüğü sebebiyle ayrılan bir çalışanın performansı ile ilgili, etkin geri bildirimde bulunmayan yönetici de en az çalışan kadar sorumlu.

genel · is hayati

Gri alanları beyaza çevirebilmek

Bugün katıldığım bir görüşmede bu konu üzerinde biraz konuştuk. Yanlış anlaşılmak istemem ama, tanımlamanın bir örnek üzerinden, benim için bir başkasınca söyleniyor olması doğrusu hoşuma gitti. Buradan hareketle bu gri alan konusunda bir iki şey yazmak istedim.

Bir alıntı ile başlayalım:  “Siyah vardı, beyaz vardı, ama bir de gri var. Bazen göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz o gri alanda incelenmesi gereken birçok konu var.”

Bu tanımı iş hayatına da aynı hali ile uyarlamak mümkün. İş hayatında da gri alanlar genellikle yöneticilerin uzak durmaya meyilli oldukları, odaklanmadıkları,  bu sebeple de sağlıklı bir şekilde yönetilemeyen alanlar olarak karşımıza çıkıyor. Oysa bu alanlar belki de beraberinde yeni fırsatları taşıyorlar. Örnek olarak şirkette azaltılabilecek maliyet unsurlarını, artacak personel motivasyonunu ya da yeni iş geliştirme fırsatlarını söylemek mümkün. Bu alanlara odaklanmayıp görmemezlikten gelmek ise beraberinde aksi yönlerde tehlikeleri taşıyabiliyor.

Birkaç yıl öncesine kadar şirketlerde çok gözde olan (birçok eğitim kuruluşu, bir sürü danışman vs. yalnızca bu konuda  çalışıyordu) ama son yıllarda popülaritesini kaybeden SWOT (Strengths – Weaknesses – Oppurtunities – Threads: Güçlü yönler – Zayıf yönler – Fırsatlar – Tehlikeler) analizi de esasında bunu ortaya çıkarmaya yarayan bir araçtı bana göre.

Gri alanları beyaza çevirebilmek sonuçta hem kişisel hem de organizasyonel olarak gelişimi sağlayacak önemli bir özellik. O halde gri alanları görmemezlikten gelmeyi bırakmalı, görmeli, anlamaya çalışmalı, odaklanmalı ve çözmeli. Hiç vakit kaybetmeden.